Gelişen dünyada insan ve çevre sağlığı ön plana çıkmıştır. İnsan ve çevre sağılığının korunmasında, gıda zincirinin tarladan sofraya kadar ki bütün aşamalarının izlenmesini gerektiriyor. Ancak bu konudaki bütün dikkatler zincirin üretim aşaması olan tarlada yoğunlaşıyor. Çünkü üretimde kullanılan girdilerin (gübre, ilaç gibi) miktarı ve zamanlaması insan ve çevre sağlığını doğrudan etkiliyor.
***
Normalde, üretim için gerekli girdilerin kullanımına bütünsel bir tavır içerisinde yaklaşıyoruz. Yani bir bölgedeki araziler sanki homojenmiş gibi aynı miktarda girdi kullanıyoruz. Oysaki bölgedeki her bir arazinin, hatta aynı arazinin farklı kısımlarının verimlilik durumları bile aynı değil, yani değişkendir. İşte tam da bu noktada izlenebilirliği sağlayan hassas teknolojiler devreye giriyor.
***
Hassas teknolojiler, ABD, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Almanya, Danimarka, Güney Kore gibi ülkelerde kullanılıyor. Ülkemizde de bu teknolojilerin kullanımına yönelik önemli adımlar atılıyor. Burada, biri yöresel düzeyde uygulanmaya başlanan, diğeri de ülkesel düzeyde kısmen uygulanan iki projeden bahsetmek isterim:
***
İlki, Konya Şeker A.Ş.’nin tarafından, kendi hinterlandındaki tüm üretim sahasında uygulanmaya başlandığı söylenen uydu destekli tarım projesi (www.konyaseker.com.tr). Proje, 2 milyon dekar alanda üretim yapan 45 bin pancar ekicisine hizmet verecekmiş. Diğeri de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile İstanbul Teknik Üniversitesi Uydu Haberleşmesi ve Uzaktan Algılama Merkezi işbirliğiyle yürütülen ve bu yıl içerisinde Türkiye geneline yaygınlaşacağı belirtilen TARBİL-Tarımsal İzleme ve Bilgi Sistemi Projesidir (www.tarbil.org).
***
Bu projelerle arazi ve bitki örtüsünün uydu görüntüleri ile yersel ölçüm ağlarından alınan veriler, yüksek hızlı bilgisayarlarda değerlendirilerek, ürün ve yer bazında güncel zirai bilgiye dönüştürülecek ve bu bilgiler çiftçilere iletilebilecek. Böylece gübre, ilaç, sulama gibi bütün girdiler uygun miktarda ve zamanda bitkilere verilebilecek.
***
Girdilerin ürün ve yer bazında, uygun miktarda ve zamanda verilmesi ile önemli oranda tasarruf sağlanacağı gibi insan ve çevre sağlığı da korunacaktır. Bu şekilde, parsel bazında yüzde 30 dolaylarında su, yüzde 20-35 gübre ve kimyasal ilaç tasarrufu sağlanacağı, buna karşın verimde de yüzde 25’lere varan artışlar sağlanabileceği bildiriliyor. Bu tasarruf ve verim artışı, aynı parselin farklı kısımlarına farklı kültürel işlemlerin (gübre, su, ilaç) uygulanmasıyla daha da artırılabilir. Bunun için çiftçilerin belli bir eğitime ve teknik donanıma sahip olması gerekiyor.
***
Görüldüğü gibi teknolojinin önemi ortada, ancak daha da önemlisi tarımsal işletmelerimizin bu teknolojilere ne derece adapte olabileceği konusudur. Mustafa Kemal Üniversitesi tarafından yayınlanan “Hassas Tarım Teknolojileri” kitabında, arazi büyüklüğü, toprak yapısı, çiftliğin borçluluk durumu, çiftliğin bölgedeki yerleşimi, çiftçinin kişisel özellikleri (yaş, eğitim, tecrübe) gibi çok çeşitli faktörlerin adaptasyonda etkili olduğu belirtiliyor. Tarımsal işletmelerimizin bu faktörler bakımından durumu, hepimizin malumu. Hassas teknolojilerin ülkemizdeki alt yapı yatırımlarına ve uygulamaya aktarılmasına devam ederken, aynı zamanda bu teknolojilerin adaptasyonunu engelleyecek tarımımızın mevcut sorunlarının da çözümlenmesi gerekiyor. Ayrıca çiftçi ve konu uzmanı personelin eğitimi de önemli. Aksi takdirde bu teknolojilerden beklenen faydalar sınırlı kalacaktır.
Bu yazı toplam 5121 defa okundu.